Ulusal şeyler: Voleybol topunun meftunu olmak
İnsanlık yaklaşık son 2 asırdır sahici bir dönüşüm içerisinde.
Bu dönüşümün ilk merkez üssü olarak da Batı Avrupa'yı göstermek sanırım yanlış olmaz. Burada birkaç yüzyıllık dönemde ortaya atılan siyasi ve sosyal teoriler dönüşümün taşlarını döşemiştir. Amerika, Afrika ve Asya'nın talan edilmesiyle biriken servetin teknolojik gelişmeleri ve fikir adamlarını beslemesi dönüşümü hızlandırmıştır. Dönüşümün dümeninde, siyasi taleplerini mevcut otoritelere dayatma ve onları yıkarak kendi egemenliklerini tesis etme peşinde koşan finans ve kapital çevreleri bulunmaktadır. Bu çevreler Batı Avrupa'ya yığılan servetin ve faizin helal kılındığı yeni reformist dini anlayışların çocuklarıdır.
Yeni kutsallar
Nihayetinde, kendisine siyasi güç arayan bu yeni burjuvanın ve desteklediği fikir adamlarının darbeleri altında, klasik dönemin güçleri olan Kilise, krallar, imparatorlar, değer yargıları ve sistemler tamamen yıkılmıştır. Bunlar yerine ise yeni kutsallar, yeni normlar, yeni dinler, yeni sınırlar, yeni sömürü alanları inşa edilmesi gerekmiştir. Elbette tüm bu yeni dünya, mevzubahis çevrelerin iktisadi-siyasi çıkarlarını besleme düşüncesini temel almıştır. Bu nedenle ulusal sınırlar temelinde küçük devletler kurgulanmış, her ulusa kendisini putlaştıracağı bir ulus devlet inşa edilmiştir.
Yeni burjuva, rekabetçi kapitalist anlayışı ve güçlü olanın şiddet eylemlerine meşruiyet atfeden sosyal Darwinci yaklaşımı birer silah olarak kullanarak tüm dünyayı kendisi için bir pazar haline getirmeyi kafasına koymuştur.
Bunun nedeni ise açıktır. İngiltere-Fransa-Almanya üçgenindeki Batı Avrupa ve buranın iktisadi imkanları-siyasi gücü burjuvayı doyurmamıştır. Diğer burjuvalarla ve yeni oluşan burjuva kesimleriyle rekabet alanını daraltmıştır. "Kıt kaynaklar" felsefesine dayanan bu zihniyet tüm dünyayı domine etmek için el ele verdikleri siyasal yönetimlerle kanlı sömürge savaşları vermiştir. Bu siyasal yönetimler kendi aralarında söz konusu sömürü rekabeti sebebiyle iki büyük dünya savaşı vermiştir ki bu savaşlar 100 milyonu aşkın cana mal olmuştur. Nihayetinde yeryüzündeki tüm geçmiş dönem kutsalları, tüm otoriteler, sömürücü düzenin ulusal dogmalarına karşı çıkan her tür siyasi güç tasfiye edilmiştir. Yerine ise Batı Avrupa'daki putlaştırılan ulus devletlerin, ulus kimliklerinin minyatürleri inşa edilmiştir. Bu minyatür uluslar da diğer uluslarla beraber bir küresel sistemin dahiline alınmıştır. Yeni put, yeni dogma, yeni kutsal "ulus" mantığı olagelmiştir.
"Aksini iddia edenler gericidir"
İnşa edilen bu yeni putu anlamak basit olduğu kadar zordur aslında.
Geçmişte büyük toprak parçalarını birleştiren değer yargıları, kutsallar artık yoktur. Bunun yerine her ulusun kendi inşa ettiği tarih, sosyoloji ve siyasi yaklaşımlar kutsal haline getirilmiştir. Hiçbir ulusun kendi "ulusal büyüklük ve başarısı"nı başka değerlerle takas etmesi düşünülemez. Ulusal bayraklar, ulusal marşlar, ulusal bayramlar, ulusal yaslar geçmiş kutsalların yerini almıştır. Uluslar birbirleriyle rekabet halindedir, rekabette ise hiçbir ölçü ve ilke yoktur. Tek ölçü başarıdır, tek ilke başarılı olmaktır.
Başarı kimi zaman bir futbol topunun peşinde koşmak, kimi zaman bir voleybol topunun meftunu olmak, kimi zaman "güzellik" yarışmalarında arz-ı endam eden kadınlarla gururlanmaktır. Kendi ulusunuzun faizden elde ettiği kazancı kutsamak, sınırınızın 2 kilometre ötesinde binlerce kişinin ölmesine "istatistik" nazarıyla bakarken kendi sınırınız içerisinde bir kişinin vefat etmesini "trajedi" olarak görmektir. Ahlak gibi, din gibi, sosyal yapı gibi "demode" kavramları geride bırakmak, "ulusal başarı"ya odaklanmaktır. Aksini iddia edenler gerici, yobaz, çağın gerisinde kalmış kimseler olarak nitelendirilir. "Geri" ve "ileri" tek başına bir anlam ifade ediyormuş gibi. Hal böyleyken "modern ulus"ların neredeyse tamamının ağır bir ruhi çöküntü ve sosyal çözülme içerisine girmesine, finans çevrelerinin oyuncağı haline gelmesine şaşmamak gerekir.
Dünyanın 8 milyar insanı olarak hepimiz, hazlardan ve geçici başarıların doğurduğu sevinçlerden ibaret kılınan, böylece müthiş bir sömürü düzeninin boyutlarını görmekten aciz kalan, kolay yönetilen, kolay aldatılan, elinden zulme ve sömürüye karşı çıkacak her türlü maddi ve manevi silahı alınan, acayip bir haldeyiz. Bu acınası hali sevinç çığlıkları, naralar, sloganlarla kutluyoruz.
İşte ahvalimizin hülasası.
Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.