Afganistan kimin ne işine yaramalı?
Mevcut 'Soğuk Savaş', alışılmışın dışında bir propaganda ve medya savaşı olarak, Taliban hükümeti ve temsil ettiği insani değerlere yönelik bir karaktere sahip.
Amerika’nın silahlı unsurlarının ülkeden geri çekmesinin ardından, Afganistan görevini devam ettirecek olan Amerikan misyonlarının ne derece görevlerine devam ettikleri ve ülkede hangi misyonların bırakıldığı sorusu hala cevaplanabilmiş değil. Özetle Amerika Afganistan’dan silahlı güçler bazında çekildi ama, Amerika’nın Afganistan’daki ulusal çıkarlarını koruyacak olan misyonlardan hangisi ülkede kalmaya devam etti? Ya da bu misyonların ne kadarı komşu ülkelere nakledildiler?
Taliban'a karşı medya savaşı
Bu soruların yanıtları bizler için gizliliğini korusa da, aşikar olan Taliban ve temsil ettiği değerlere yönelik başlatılmış bir medya savaşının acımasızca sürdürüldüğü gerçeğidir. Herkes çok iyi bilir ki muhalefette olmak, iktidarda olmaya oranla çok daha basit bir iştir. Zira yıpratan taraf olmak, her zaman yıpratılan taraf olmaktan daha evladır. Taliban hükümeti, hükümet olması sebebiyle artık yıpratılmaya müsait bir pozisyona yerleşmiş durumda.
Geçtiğimiz günlerde başkent Kabil’de Eğitim ve Ekonomi konulu bir konferans düzenlendi. ABD hakimiyetindeki bir ekonomi-politik sisteminin içerisinde Müslüman dünyasının alternatif sistemler aramaya başlaması son derece umut verici. Lakin şu iyice bilinmelidir ki, Taliban hükümetinin etrafında, Afgan ekonomisini ABD kapitalizmine entegre etmenin “vacip” olduğunu haykıran çok sayıda “din adamı” olması muhtemel. Halbuki Taliban hükümeti, sadece Müslümanlar için değil, acımasız ABD hakimiyetinin acısını yaşamış tüm dünya halkları için bir umut taşımakta. Zira Taliban’ın temsil ettiği İslami değerler, acımasız ABD kapitalizmine alternatif bir dünya sistemini insanlara sunacak potansiyele fazlasıyla sahip.
Gerek bu konferanslarda, gerekse de Taliban hükümeti içerisinde söz alan yetkililer ve politika yapıcılar içerisinde, tüm dünyanın ihtiyacı olan yepyeni ve taptaze bir ekonomi-politik nizamı fikri konuşulmalı, görüşülmeli ve yayılmalı. Zira Afgan ekonomisini, ABD kapitalizmine entegre etmek gibi fikirler, Taliban hükümetinin temel kuruluş amaçlarına ters düşecek fikirlerdir.
Buna dair ivedilikle yapılması gereken, tüm dünyadaki fikir adamlarının, alternatif ve sürdürülebilir bir dünya sistemi için fikirler üretmeye başlamasının önünü açmaktır. Başkent Kabil, bu hususla ilgili köklerini İslam’ın sağlam normlarından almış insanlarımızın düşünce ürettiği bir fikir mozaiği haline gelmelidir.
Bunun Afgan halkından beklenmesini de doğru bulmuyorum. Nitekim Taliban hükümeti, bilinen sıkıntılar sebebiyle ancak kendi toprakları ile ilgilenip politika üretebilecek bir enerji ve yeterliliğe sahiptir. Burada bu fikir mozaiğini kurması beklenen unsur dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan Müslüman düşünürler ve fikir adamlarıdır. Batı Asya’da 100 yıl sonra kurulan bir İslam devletinin, Müslümanlara verebileceği en büyük fayda, onlara bağımsız ve özgür düşünebilme fırsatı verebiliyor oluşudur. Tüm dünya Müslümanları bu fırsatı layığı ile değerlendirmeli ve dünya insanlarının önüne, onları acımasız ABD kapitalizminden kurtaracak bir nizamın nüvelerini ortaya koyabilmelidir.
Eğitim konusu
Eğitim konusu da tıpkı ekonomi-politik konusu gibi alternatif bir görüşe muhtaç.
Milliyetçilikleriyle övünen İslam ülkeleri, günümüzde kendi milli eğitim sistemlerini oluşturmak yerine Batı kaynaklı eğitim modellerini birebir kopyalıyorlar ve kendi halklarına bu ucube eğitim modellerini dikta ediyorlar. Bu istisnasız tüm İslam ülkeleri için geçerli maalesef.
Baas yönetimindeki Arap ülkeleri, Arapçılığı şiar edinmelerine rağmen tüm eğitim sistemini Fransız ve İtalyanların modellerinden kopyalamayı ideolojilerine aykırı bir hareket olarak görmüyorlar. Bu yönetimlerin Taliban hükümetinin ortaya koyacağı bir alternatif eğitim-ekonomi sistemini kibirlerini ayak altına alıp kabul etmesi ve benimsemesini beklemek güç.
Lakin halklar arasındaki kuvvetli iletişim bu konudaki umutlarımızı yeşertiyor. Bu sebepten, Afganistan ülkesinin İslam coğrafyasından izole edilmesine asla müsaade edilmemelidir. Tüm dünyadan insanlar burayı ziyarete teşvik edilmeli. Hiç bir şart altında dil-din ve ırk ayrımı yapılmadan tüm dünya insanları Afganistan’ı ziyarete teşvik edilmeli. Seyahat imkanları kolaylaştırılmalıdır. Aynı şekilde Afgan halkının da dünya ile iletişiminin sağlanması için yurt dışı seyahatlerinin önü açılmalı ve her bir Afgan vatandaşı, ziyaret ettiği ülkelerde kendi ülkesinin temsil ettiği insani değerleri anlatabilecek şekilde eğitilmelidir.
Özetle böylesi şeffaf ve istişare kültürü ile edinilmiş bir sistem, kendisine karşı yönelecek her türlü medya ve propaganda saldırısına karşı hazırlıklı olacaktır. Bu saldırıların hiçbirisini ona zarar veremeyecektir. Bütün dünya insanlığının Afgan halkından, düşünür ve fikir adamlarından beklentisi, kendilerini ABD hegemonyasından kurtaracak yepyeni bir sistem ortaya koyabilme iradesidir. İnsanlığın kurtuluşu, bu iradenin ortaya konmasına bağlıdır.
Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.