Kaan Çeben

Kaan Çeben

ABD'nin Yemen'de Suudi Arabistan'ı vekil kıldığı savaşın amacı neydi?

ABD'nin Yemen'de Suudi Arabistan'ı vekil kıldığı savaşın amacı neydi?

20 Mart tarihini anımsayanınız var mı?

Hatırlamayanlar için yardımcı olayım. Bu tarih Amerika’nın Birleşmiş Milletler düzeyinde uydurduğu yalanlarla dünyayı ikna ederek başlattığı Irak işgalinin yıldönümü. Aynı anda Orta Doğu’daki neredeyse tüm “Müslüman” ülkelerin hep birlikte bu işgali rahat gerçekleştirebilmesi için sınırlarını, havalimanlarını, askerlerini ABD adına seferber ettiği tarihin de yıl dönümü. 1 milyondan fazla Iraklının ölümü ile neticelenecek o işgalin, ortak bir katliamın yıl dönümü.

Roma’nın varisleri, büyük bir şevk ile dünyanın dört bir yanında Müslüman katliamına devam ediyorlar. Bu azgın varisler, dünyanın her bir köşesini fesada uğratmak ve kendi hükmüne bağlamak için büyük bir savaş veriyor. Bu savaşlar ve işgaller sebebiyle Orta Doğu halklarından milyonlarca kişi katledildi, milyonlarcası evlerinden uzak düştü, sakatlandı, ailesini yitirdi. Bu işgaller süresince ABD’ye yardım etmek, müttefik olmak bir ayrıcalık ve kıymet olarak algılanırken, işgal edilen ülkelerde bu duruma karşı bir direniş sergileyen kişilerin terörist ilan edilmesi ise rutin bir muamele haline geldi.

Bu işgallerden nasibini alan ülkelerden birisi de Yemen’dir. ABD’nin Yemen’de yürüttüğü operasyon, doğrudan Amerikan Ordusu tarafından yönetilen ve bölgesel yerel aktörlerin desteğini de arkasına almış bir operasyondur. Karzai’yi istihdam edebilmek adına binlerce kilometre öteden gelerek Afganistan’ı işgal eden ABD, Abdurabbu Mansur Hâdi rejimini de Yemen’de istihdam etmiştir. Yemen’de direniş gösteren silahlı gruplardan Ensar eş Şeria yetkililerine göre ise kendisi acem soyundan gelmesine rağmen ABD tarafından devlet başkanı olarak Yemen’e atanabilmiştir.

Orta Doğu’nun en kanlı çatışmalarından birisi Yemen’de yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor. Yemen vakası aynı zamanda uluslararası toplumun gözünden kaçan en ciddi vakalardan birisi. Dünya gözünü Suriye ve Irak’ta yaşananlara dikmişken, on binden fazla insanın öldürülmesi ile neticelenen Yemen savaşı görmezden gelindi. Dünya medyası gözlerini Suriye ve Irak’ta IŞİD’in yaptıklarına dikmişken, Yemen’de yaşanan iç savaş ve bu savaşın doğurduğu insani krizler hep göz ardı edildi. 

Savaşın tarafları

Nihayetinde İran destekli Husilerin oluşturduğu bir taraf ve karşısında ABD tarafından doğrudan desteklenen, başını Suudi Arabistan’ın çektiği 10 ülkeden oluşan bir koalisyon ve onun temsilcisi olan Hâdi hükümeti...

Buradaki tiyatro, Husilerin Yemen hükümetini devirmek için İran’dan silah satın alması ile başlıyor. Husilerin dayanakları, Yemen hükümetinin uzun yıllardır kendilerine uyguladıkları ayrımcılık. Her tiyatro bazı mizahi perdelere ihtiyaç duyar, işte bu kısım da bu tiyatronun mizah perdesi. Perde arkasında görünen bir mücadele tiyatrosu ile bölge üzerinde hakimiyet yarışında olan Suudi Arabistan ve İran’ın, Yemen üzerinden bir vekalet savaşı yürütüyor olduğu tezidir. Fakat Yemen’deki hadiseleri salt olarak bu çatışmalar üzerine bina etmek doğru bir yaklaşım değil. Detaylandıralım:

2015 Mart ayında Suudi Arabistan uçakları, Husilerin kontrolündeki bölgelere yönelik bombalamalar yapmaya başladılar. Bu kontrolsüz bombalamalar birçok sivil kayba sebebiyet verdi. Pazar yerleri, hastane ve okullar kontrolsüz Suud uçaklarının hedefi oldular. Kaldı ki bu bombalamalar neticesinde oluşan katliamlarda, 140 kişinin aynı anda toplu cenazelerinin defnedildiği anlar dahi yaşandı. Ağustos ayında ise Suud uçakları Hudeyde limanını bombalayarak Yemen’in en büyük yiyecek stoklarını yok ettiler. Bu, zaten fakirlikten harap düşmüş Yemen halkını kitlesel bir açlık riskinin de kucağına itmiş oldu. Suudi Arabistan’ın kontrolsüz bombardımanları, Birleşmiş Milletler tarafından fark edildi ve savaş suçu olarak lanse edilerek BM bünyesinde bir soruşturma başlatıldı.

y1-004.jpg

ABD  2. Dünya Savaşı'ndan bu yana Suudi Arabistan’ı askeri olarak destekledi. Bu destek hem ordunun eğitimiyle ilgili hem de yüklü miktardaki silah satışını da içinde barındırıyordu. Bir yandan ABD yapımı uçaklar, tanklar ve birçok askeri araç satışı gerçekleşirken, diğer taraftan ABD ordusu Suudi Arabistan ordusuna bu araçların nasıl kullanılacağı ile ilgili eğitimler verdi. Buna göre 2010 ve 2015 yılları arasında Suudi Arabistan, ABD’den en çok silah satın alan ülke konumuna geldi.

y2-006.jpg

Mart 2015’den bu yana ise ABD Suudi Arabistan’a 22 milyar dolarlık silah satışına onay verdi. İki ülke arasında yapılan son silah satışı anlaşması ise, “battle damage replecements” (savaş hasarı değişimleri) adı ile 20 adet Abrams M1 savaş tankının satışını içeriyor. Burada zikredilen savaş hangi savaş mı? Tabii ki Yemen.

ABD’nin sattığı silahlar arasında uluslararası normlarda yasaklanmış birçok parça tesirli bomba ve F-15 savaş uçakları da bulunuyor. F-15 savaş uçakları ABD’nin Yemen bombardımanlarında kullandığı uçaklardır. Bu silah satışları ve askeri eğitimler, ABD ülkesinin Yemen’de yaşanan hadiselere doğrudan müdahil olduğunu bizlere göstermek için yeterlidir. Üstelik Suudi Arabistan uçakları Yemen üzerinde serbest bombardıman yaparken, ABD yakıt ikmal uçaklarının Suud jetlerine yakıt verdiği görüntüleri artık internetten çok rahat temin edebilirsiniz.

Böylesi bir yakıt ikmali gerektiğinde, KC-135 Stratotanker gibi dev tanker uçakları, Adana’daki İncirlik Amerikan Askeri Hava Üssünden ya da Umman Denizinde bulunan uçak gemilerinden havalanıyorlar ve Suud F-15lerine uluslararası hava sahası üzerinde kitlenerek yakıt ikmalini bu şekilde gerçekleştiriyorlar. Bu ikmalin Yemen kıta sahası yakınlarındaki uluslararası kullanıma açık hava sahalarında gerçekleşmesi, Suud jetlerine Yemen’i bombalamak için normalden daha uzun süreli bir uçuş menzili sağlıyor. Zira yakıtı biten bir Suud jeti, tekrar yakıt almak için kendi hava üssüne dönmek yerine, doğrudan ABD KC-135 yakıt uçaklarından ikmal yaparak görevini sürdürebiliyor. Böylece uçaklar havada çok daha fazla kalabiliyor ve hedefleri çok daha sık aralıklarla bombalayabiliyorlar. Aynı yılın Kasım ayına kadar geçen süre zarfında Amerikan misyonları 300’den fazla Suudi uçağına 1600 civarı yakıt ikmali gerçekleştirdi. Bu rakamlara bakılacak olursa ABD yakıt ikmal tankerleri iç savaş süresince günde ortalama 2 defa havalanarak Yemen üzerinde bombardıman gerçekleştiren Suudi Arabistan uçaklarına yakıt tahsis etti.

Peki ABD neden böylesine istekli bir şekilde bu bombardımanlara destek vermiş olsun?

ABD’nin 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana, ittifakını kesintisiz bir şekilde sürdürdüğü en sadık müttefiklerinden birisi Suudi Arabistan’dır. Suudilerle 2. Dünya Savaşı'ndan sonra komünizme karşı devam eden ittifak, Sovyetlerin yıkılmasından sonraki süreçte “terörizme” karşı olan yeni bir ittifaka evrilmiş durumda. Bu düzlemde bakarsak Yemen harekatı hem Suud, hem de ABD için çok kritik bir öneme sahip. Lakin Yemen’de yapılan kontrolsüz sivil katliamı sebebiyle de ciddi bir tenkit alanının içerisine girmiş durumda.

Bu durumu birçok farklı perspektiften değerlendirebiliriz. Öncelikli olarak İran Nükleer Anlaşmasına göz atalım. 2015 yılında Obama yönetimi, İran’ın elinde tuttuğu Nükleer silahları azaltması karşılığında yaptırımları hafifletebileceğini ilan etti. Fakat İran’a yönelik yaptırımların hafifletilmesi, birçok uzmana göre İran ekonomisini Suudi Arabistan ekonomisinin çok ötelerine taşıyabilir.

y3-001.jpg

İran yaptırımlarının kaldırılması ile ilgili duyulan en büyük endişe, İran’ın Lübnan-Suriye-Irak gibi ülkelerle yoğun bir ticari birliktelik inşa ederek bölgesel bir güç haline gelmesidir. Böylesi bir potansiyel güç Suudi Arabistan’ın psikolojisini alt üst ediyor. Yemen üzerinde ise Ehli Sünnete yakın akaide sahip olan Şia kollarının Husiler üzerinden İran yanlısı tavır takınıp rafiziliğe meyletmeleri halkın durumunu da çıkmaza sokuyor. Nitekim bu insanlar üzerinde bir davet çalışması yapılması gerekirken, bu bombardımanlar neticesinde artık geri dönüşü imkansız yaralar açıldı. Her bir bomba, Husileri İran saflarına daha fazla itti. Neticede ise ortaya KC-135 yakıt tanklarının beslediği, tamiri imkansız düşmanlıklar çıktı.

Gerçek sebep: El Kaide varlığı

El-Kaide varlığını, ABD’nin Yemen işgalinin ana sebebi olarak saymak en doğru hamle olacaktır. Beyaz Saray Basın Sekreteri Josh Earnest’e kulak verelim:

“Amerika’nın Yemen politikasının en önemli ayağı, Yemen’in tamamen güvenli bir bölge olarak kalmasını sağlamaktır. Şayet bunun aksi olursa, radikaller burayı Batı’ya ve ABD’ye saldırı düzenlemek için bir üs olarak kullanabilirler.”

Tüm dünyadaki El-Kaide unsurlarının içerisinde Yemen bölgesinde faaliyet gösteren unsurların en aktif ve Batı için en tehlikeli unsurlar olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.  Yemen El Kaidesi'nin Batı'ya yönelik potansiyel tehditlerini engellemek için ABD misyonlarının buraya özel bir ilgi göstermesi kendileri adına son derece mantıklı. Ama burada önemli olan bu oluşumların ne kadar ileri gidebildiğini kavramaktır. Zira Afganistan ve Irak’tan sonra ABD misyonlarının en saldırgan şekilde faaliyet gösterdiği yer olarak Yemen’i görüyoruz. Nitekim potansiyel bir direniş hareketinin Usame bin Ladin’in Abbotabad’ta öldürülmesinin ardından çok daha agresif ve batıya yönelik daha tehdit dolu bir minvalde devam edebileceği tek yer Yemen’dir. El Kaide'nin burada uzun yıllardır eğitip yetiştirdiği Nasır El Vuhayşi, İbrahim Er Rubeyş ve Haris En Nazari gibi üyeleri vardı. Bu isimlerden her biri Usame bin Ladin’in yokluğunda son derece savaşçı bir tavır ile El Kaide’nin yüzünü Batı'ya çevirebilecek potansiyele sahiptiler. Üstelik Enver El Evlaki ve Samir Han gibi Batı’da yetişmiş ve sözleri ile birçok farklı fraksiyona mensup Müslümanı kendi etrafında toplayabilecek potansiyele sahip şahsiyetler de bu süreçte Yemen’e geçiş yaparak El-Kaide saflarına katıldılar. Böylece Yemen, cihadi direniş hareketlerinin hem teorik hem de pratik bir uygulama alanı olarak merkezileşmeye başladı. İşte ABD’nin Yemen üzerinde devam eden bu askeri baskısını ve işgali sürdüren ülkelere olan desteğini kendileri adına doğru ve haklı çıkaracak sebep budur.

y4-001.jpg

Netice

Çalışmamızın neticelerini özet maddeler halinde tekrar edelim:

  • Suudi Arabistan’a destek verilerek İran ile Yemen topraklarında bir proxy war (vekalet savaşı) yapılması ABD’nin birden fazla pozitif neticeli planıdır.
  • Yemen’deki Suud-İran çatışmasına destek verip körükleyen ABD, burada geri dönüşü neredeyse imkansız bir istikrarsızlık başlatmıştır.
  • Yemen'de İran etkisinden uzak Şiilerin İran’a yanaşmasının önü, Suudilere yaptırılan kontrolsüz bombardımanlarla açılmıştır. BM raporlarına göre bu bombardımanlarda 10 bin Yemenli hayatını kaybetmiştir. Böylece buradaki halkların, şerrin asıl başı olan Amerika’ya karşı birleşmelerinin önüne geçilmiş ve aralarına birbirleriyle düşman olmalarına neden olacak fitneler sokulmuştur.
  • Cihadi direniş hareketini, Usame bin Ladin’in bıraktığı yerden alıp dünya çapında bir direniş hareketine döndürme potansiyeline sahip El-Kaide üyeleri birer birer öldürülmüş ve Yemen bölgesinin böyle bir direnişe tekrar ev sahipliği yapamaması için, bölge umarsız bir istikrarsızlığa mahkum edilmiştir.

Vesselam.


Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı toplam 4581 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
Kaan Çeben Arşivi