David Hearst

David Hearst

Libya: Putin'in gizli ordusunun yeni cephesi

Libya: Putin'in gizli ordusunun yeni cephesi

Eğer Suriye’yi Rusların nasıl hareket ettiklerine dair bir şablon olarak kabul edersek, Libya’daki gelişmelerden derin bir şekilde endişe duyulması gerektiği sonucu çıkmaktadır.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile o zamanlar başbakan olan Dimitri Medvedev, Kaddafi’nin koltuğundan olmasının yolunu açan BM kararına Rusya’nın imza atmaması nedeniyle karşı karşıya gelmişti.

Bu hadiseden iki yıl sonra Rusya’da internet ortamında gizemli -ancak yüksek kaliteli- bir belgesel dolaşmaya başlamıştı.

Kimliği belirsiz sunucu bu belgeselde Medvedev’i Rus çıkarlarını sinsi Amerika’ya kaptıran zayıf bir lider olarak gösterdi. Belgeselde eski Başbakan ve KGB’nin Orta Doğu’daki eli Yevgeny Primakov’la gerçekleştirilen bir röportaja da yer verildi.

Moskova yakınlarındaki bir silah fabrikasında çalışan işçilere mikrofon uzatıldı. İşçilerden birisi şöyle demişti: “Maddi kayıpların yanında moral kaybı da yaşandı. O kadar senedir uğruna çalıştığın her şeyin bir anda işlevsiz olduğunu hissedince öyle oldu.”

Batı eğilimli liberalizm ile Rusya’daki Batı karşıtı milliyetçilik arasındaki mücadelenin anlaşılması için bu videonun izlenmesi zorunlu olmalıdır. Bu gizemli sunucu Medvedev’i yalnızca aptallıkla değil aynı zamanda bir hain olmakla suçluyordu.

Rusların Batıyla ilişkilerini yumuşatan Yeltsin ve Gorbaçev için de geçmişte benzer şeyler söylenilmişti. Ruslar bu iki ismin de uluslararası gerginliği düşürmek için stratejik çıkarlardan vazgeçtiğini düşünür. Sunucunun belgeselde kullandığı şu ifadeler bu açıdan bakıldığında ilginçti: “Rusya sadece uluslararası kamuoyunun sesine yardım etmekle kalmadı. Medvedev daha da değerli bir hizmet sunmaya çalıştı ve bunun daha sonra ihanet olduğu ortaya çıktı.”

Video adeta Medvedev’in uluslararası bir devlet adamı olarak kariyerinin cenaze çanları gibiydi.

Rusya geri döndü

Rusya’nın iki kişilik bisiklet süren iki adam tarafından yönetildiği ve istedikleri zaman koltuklarını değiştirdikleri benzetmesini (ki birçok kişi bu benzetmeyi hatalı bulmuştu) doğru farz edersek Medvedev’in bisikletten sırt üstü düştüğü ortadaydı.

Kaddafi’nin rezil rüsva bir şekilde öldürülmesi Putin için açık bir dersti. Önceleri başkan olarak başlayıp işi artık hanedanlığa döken Putin bir müttefik kaybetti diye değil savunma satışlarından beklediği milyarlarca rublenin yasını tuttu.

Onlarca yıl sonra Rus askeri varlığının Ortadoğu’da tekrar sahaya inmesinin gerektiği fikri 2003’teki Irak işgali ile değil 2011’de Libya’da yaşanan hadiselerden sonra doğdu.

Ancak Rusya bugün Ortadoğu’da ticari çıkarları en geri plana atarak para harcayan selefi Sovyetler Birliği’nden çok farklı davranmaktadır.

Putin sonuca bakar

Obama’nın Suriye’deki iç savaşa dahil olmayı reddetmesi Putin’e Beyaz Saray’daki rakibine dünya sahnesinde güç kullanma tekelini kaybettiğini göstermesi için mükemmel bir fırsat sağladı.

Bu nedenle, Rusların geçmişte hayal kırıklığı yaşadığı Libya’da tekrar ortaya çıkmış olması kimseyi şaşırtmadı.

‘Sade vatandaşlar’

Tıpkı Suriye ve Ukrayna’da olduğu gibi Libya’da da Rus paralı askerler geniş ölçekli faaliyetlere katılmaktadır. Bu birlikler istediği kadar adam kaybetsin, resmi olarak orada olmadıkları için içerde asker kaybedildiği takdirde toplumdan gelecek tepki asla yaşanmayacaktır.

Rus Savunma Bakanlığı sözcülerinden birisi konuyla alakalı olarak Rus devletinin “sade Rus vatandaşlarının yurtdışında ticari amaçla koruma olarak çalışmasını engellemek adına yapabileceği çok az şey olduğunu” söyledi.

Meselenin aslı ise Rusya’nın içinde ve dışında herkesin bildiği üzere Libya’da faaliyet gösteren bu Rus birliklerin özel kuvvetlerden olduğudur.

Bu paralı askerler Yevgeny Prigozhin’in başında olduğu ‘Wagner Group’ isimli şirkette çalışmaktadır. Prigozhin, Putin’in memleketi Leningrad’da sosis satan bir adamken daha sonraları Kremlin’in yemek ihalelerini kapatmaya başlayınca “başkanın sosisçisi” lakabını kazandı.

Wagner’in sadece Libya’da değil Afrika’nın birçok kesiminde varlığı olduğu, sürgündeki Rus muhalif Mikhail Khodorkovsky tarafından yönetilen bir internet sitesi tarafından ifşa edildi.

Yayınlanan evrak ve e-maillerle Prigozhin’in adamlarının Rusya’yı Güney Afrika’dan Zimbabve ve Libya’ya13 ayrı Afrika devleti sınırları içinde tekrar sahaya indirme planları da ortaya çıktı.

Libyalı General Hafter’in safında bugün yüzlerce Rus askerinin savaştığı düşünülmektedir.

Savaşın körüklenmesi

Geçtiğimiz Ekim ayında bu askerlerden 35 tanesi Trablus yakınlarda icra edilen bir hava saldırısında öldü. Trablus hükümetinin İçişleri Bakanı Fethi Başağa bu hadiseden bir ay sonra yaptığı açıklamada Wagner Group’u Libya’da bir nebze olsun yavaşlayan iç savaş ateşini tekrar harlamakla suçladı.

Başağa, Bloomberg’e verdiği röportajda şu ifadeleri kullandı: “Ruslar bir çözüm bulmak için değil yanan ateşe benzin dökmek ve krizi derinleştirmek için müdahil oldu.”

“Bunun kanıtı Wagner’i Libya’ya konuşlandırmalarıdır. Bu şirket daha önce Suriye ve orta Afrika’ya gönderilmişti. Wagner nereye gitse orada yıkım oldu.”

The New York Times, Trablus cephesinde ön saflarda savaşan ve insan vücudundan çıkmaması ve anında öldürmesi için özel tasarlanan mermiler kullanan Rus keskin nişancılarının varlığını anlatan bir haber yayınladı.

Birileri çıkıp da Trablus eteklerindeki Rus keskin nişancıların varlığını “olumlu” bir durum olarak görebilir. Yani diyebilirsiniz ki Putin Libya’da diğer yabancı devletlerin yaptığından farklı bir şey yapmıyor.

Bir askeri oyun alanı

Libya, bir tarafta Hafter’i destekleyen Fransız, BAE’li, Mısırlı özel kuvvetler birlikleri ve uçaklarının diğer tarafta da Trablus hükümeti ve Misrata milislerini destekleyen Türk SİHA’larının ve zırhlı araçlarının dahil olduğu uluslararası bir askeri oyun alanına dönüştüyse, Ruslar da neden bu oyuna katılmasın ki?

Ülkede faaliyet gösterenlerin listesi bu kadarla da sınırlı değildir. Yeni bir BM raporunda yayınlanan bulgulara göre Sudan ve Ürdün de Hafter’e yasadışı askeri destek sağlamaktadır.

BM bünyesinde görev yapan uzmanlar, MEE tarafından yapılan haberleri teyit ederek, Sudan’da yönetimi elinde tutan Egemenlik Konseyi’nin başkan yardımcısı Hemeti komutasındaki Sudan Acil Destek Kuvvetleri (RSF) bünyesinde 1000 askerin Libya’da Hafter’in Libya Ulusal Ordusu (LNA) tarafından kontrol edilen El-Cufra hava üssünde konuşlandırıldığını ve Türk SİHA’larının burayı yakın zaman önce hedef aldığını raporladı.

İlaveten Ürdün, askeri ve eğitim ve teçhizat gönderdi. Raporda şu ifadeler yer aldı: “Ürdün, Türkiye ve BAE, düzenli bir biçimde hatta çoğu zaman kaynağı gizleme ihtiyacı daha duymadan Libya’ya silah göndermiştir.”

Aynı sömürgeci hata

O zaman Ruslar neden Libya’da olmasın ki?

Eğer Suriye’yi Rusların nasıl hareket ettiklerine dair bir şablon olarak kabul edersek, Libya’daki gelişmelerden derin bir şekilde endişe duyulması gerektiği sonucu çıkmaktadır.

Rus hava bombardımanları hayatını kurtarmadan önce Beşar Esed muhalif güçlerle olan savaşını kaybediyordu ve Şam düşmek üzereydi.

Ruslardan önce yardıma gelen İran ve Hizbullah’ın ortak askeri ağırlığı dahi El-Kaide'ye bağlı grupların safında savaşan Suriyeli muhaliflerin toprak kazanımları durdurmaktan aciz kaldı.

Rus hava gücü Suriye iç savaşındaki dengeleri tersine çevirmişti. Hafter, Trablus’ta sıkışıp kaldı, şehri almak için yeterli gücü yok. Bu noktada sorulması gereken soru şudur; Rusya tıpkı Suriye’de olduğu gibi Libya’da da askeri güç dengelerini değiştirecek mi?

Eğer Wagner Group’a bağlı paralı askerler Rusların askeri müdahalesinin sadece öncü kuvveti ise Suriye’de yaşananlar tekerrür edebilir ve ülkenin yarısının desteklemediği, kariyeri savaş suçlarıyla dolu ve kendi kendini mareşal ilan eden bir adam yeni Esed olabilir.

Libya sahası bir açıdan Ruslar için risk taşımaktadır. Rusların tam olarak müdahale etmesi halinde, ABD’nin bölgedeki nüfuzunu kırmak için kullanılan Moskova ile Ankara arasındaki stratejik ilişki Rus ve Türk kuvvetlerin sahada karşı karşıya gelmesi ile birlikte tehlike altına girebilir.

Libya’daki Rus varlığı, kesinlikle barış ve uzlaşmaya yapılmış bir yatırım değildir. Bu savaşa ve yıkıma yapılmış bir yatırımdır. Batı destekli hegemonyayı kırmaya çalışmak ve Orta Doğu’da meselelere müdahale olmak ayrı, geçmişte yaptığınız aynı sömürgeci hayatı tekrarlamak ise apayrıdır.

Bu yazı toplam 26319 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
David Hearst Arşivi