Kaan Çeben

Kaan Çeben

Pakistan'da politik sirkin yeni aktörleri kadınlar mı?

Pakistan'da politik sirkin yeni aktörleri kadınlar mı?

Pakistan'daki yeni siyasi sirkin en yeni aktörleri kadınlarmış gibi görünüyor. Politikacıların bu yeni tiyatrosu, ne yazık ki Pakistanlı kadınları yeni bir utanç ve aşağılanmanın derinliklerine doğru sürüklüyor. Toplumda kadın objesi, artık insanları tatmin etmek için kullanılan bir “eğlence aracı” olmanın ötesine geçmiş halde. Kadınlar artık Pakistan’da uzun süredir siyasi rant arayıcıları için birer 'araç' olarak kullanılmakta.

İslam coğrafyasının genelinde olduğunu gibi Pakistan’da da kadın figürü ve şahsiyetleri, yüksek yetkililerin, iş adamlarının özel toplantılarında birbirlerini ikna etmek için kullandıkları birer "şehvet aracı" olarak kullanıldı. Bu seküler toplumlarda sekülerizmin ve liberalliğin maksimum seviyede tutulması için "finansal araç" olarak kullanıldı. Toplumları bayağılığın karanlığına çekmek için bir 'moda aracı' olarak kullanıldı. Ucuz iş gücü elde etmek için "endüstriyel bir araç" olarak kullanıldı.

Şimdi ise bu "araç" olma modası, Pakistan siyasetinin kadın figürünü tiksindirici bir şekilde “siyasi araç” olarak kullanması ile devam ediyor. Ayesha Gulalai Wazir, adını duyunca, akıllara hücum eden ilk algı, bu hanımın Peştuların en sert kabilelerinden birisi olan Vezirlere müntesip mütedeyyin bir hanım olduğu algısı oluyor. Lakin tabii ki hakikat bunun tam tersi.

Ayesha Gulalai bugünün Pakistan'ında bir "siyasi araç" olarak kullanılan kadınlardan sadece birisi. Ayesha Gulalai, Pakistan Milli Meclisi'nin eski bir üyesi olarak, Pakistan Tehreek-e-Insaf (PTI) partisi lideri olan Imran Khan'a karşı taciz suçlamasıyla medyanın karşısına çıktı ve tüm ülkede ses getiren bir basın toplantısı düzenledi. Gulalai, Imran Khan'dan ahlaksız metin mesajları aldığını ve tacize uğradığını iddia etti. Bu iddiaları kamuoyu önünde bir basın toplantısı ile dile getirmesi, böylesi ahlaksızlıklara alışkın olmayan Pakistanlılar üzerinde bir afallama etkisi bıraktı.

Onun İmran Khan'a karşı ileri sürdüğü iddiaları dinlediğimde tek kelime ile tiksindiğimi söyleyebilirim. Türkiye siyasetinde bu gibi çıkışlar artık normal karşılanır bir düzeye erişmiş olsa da, böylesi durumların Pakistan'a da sirayet ettiğini canlı canlı izlemek pek hoş olmadı.

Hiçbir şekilde Imran Khan'ın adını temize çıkarmaya çalışmıyorum, ya da onu mazlum, önü kesilmiş, “kendisi iyi ama etrafı kötü bir vatansever” olarak göstermek niyetinde değilim. Tüm dünya onun karakterini biliyor, onu tanıyor. Ve ben de şahsen İmran’ın savunduğu değerlere de, politik duruşuna da tamamen muhalif olan bir duruşa sahibim. Odak noktam Ayesha Gulalai'nin bu politik dramadaki sahne performansı.

İşin neticesinde ne mi oldu?

Ayesha’nın bu çıkışı, Pakistan halkının rakip siyasi partiye yönelebilmesi için İmran Khan'ı karalama girişimi olarak ispatlanınca, bütün maskeler yere düştü tabii ki. Ayesha ise, 'siyasi bir araç' olarak hareket etmekten memnun görünüyordu. Deşifre olmasından sonra ise bir utanma alameti görmek için oldukça çabaladım, ama nafile. İmran Khan'ın şehvetinin kurbanı bir parti başkanı olduğunu kanıtlamak için ter dökmekten mutlu görünen bir kadın vardı karşımda.

Parti kanadında ise Imran Khan, Ayesha Gulalai’nin suçlamalarını reddetti ve bunların politik motivasyonlu olduğunu beyan etti. PTI liderliği, konuyu ele almak için iç bir soruşturma yaptı ve parti disiplin komitesi oluşturuldu. Ancak, komite sonunda Gulalai'nin iddialarını destekleyecek yeterli kanıt olmadığı gerekçesiyle davanın reddedildiğini açıkladı.

Ayesha'nın siyasi dramı tam da sona erdi derken, ne yazık ki başka bir "siyasi araç" ortaya çıktı. Navaz Şerif'in "gelini" bir basın toplantısında tüm Pakistan halkı önünde kayınpederine karşı açık suçlamalarda bulundu. Kayınpederiyle olan ailevi problemlerini, aile içerisinde çözmek yerine, Pakistan halkının hiç de alışkın olmadığı bir şekilde medyanın ayaklarına serdi. Kendisine kesinlikle sempati duymayan gazetecilerin önünde timsah gözyaşları dökerek ne yapmaya çalıştığını gerçekten anlayamadım. Fakat daha sonra bazı Pakistanlı kaynaklar, kayınpederinin rakipleri tarafından kendisine para ödendiğini, ve bu para karşılığında medya karşısına çıkması ve kayınpederi Navaz Şerif’i kötülemesi sağlandığı iddia edildi. Bunu işitince ne mi hissettim? Tabii bir tiksinti daha.

Bu iki hadiseyi takip eden günlerde, beni çok daha tiksindiren bir dizi hadise daha yaşandı. Tabi ki bu iki hadiseye paralel olarak..

Öncelikle kadın hakları savunucuları ve STK’ların bu iki hadise nihayetinde hem Ayesha’ya hem de Nawaz Şerif’in gelinine sahip çıktıklarını bildirmesi ve bu iki hanımefendi için destek gösterileri düzenlemesi, artık tiyatronun kapanış perdesini yaşadığımızı düşündürdü bana.

Ben de hem bu iki hanımefendiyi ekran başına getiren Pakistan medyasına, hem de onların haklarını savunmak için anında refleks gösterip sahaya inen STK’lara yöneltilmek üzere iki soru hazırladım. Zira bazen soru sormak, oturup sayfalarca eleştiri yazısı yazmaktan daha müfit neticeler verebiliyor. Sorularımın cevaplarını, okuyucuların vicdanına emanet ediyorum.

Soru 1

Pakistan medyası önyargılı ve İslam karşıtı bir dizi kurumdan oluşuyor. Bu sorum medyaya gelsin. Özellikle Pakistan içerisindeki muhaliflerin eşleri, kız kardeşleri, anneleri ve kızları Pakistan silahlı kuvvetleri, istihbarat ajansı ve polisi tarafından yıllardır tacize ve tecavüze uğruyor, aşağılanıyor ve vahşice işkence görüyorlar. Öyleyse neden bu gazeteciler zamanlarını ve enerjilerini “siyasi araçlarla” boşa harcamak yerine vahşice aşağılanan Pakistanlı bu kadınları gündem etmiyorlar?

Ülkenizdeki istihbarat servisinin kendi halkınız üzerinde uyguladığı akıl almaz vahşetler artık çocukların bile diline düşmüşken, muhalif etiketi ile tutuklanan bir vatandaşa, cep telefonu rehberini sırası ile araması ve cevap veren herkesi önceden belirlenen bir yere çağırması istenirken, bu belirlenen yere, kendilerini bekleyen beladan habersizce gelen her bir şahıs, muhalif diye etiketlenen kişi ile ilişkilendirilip tutuklanırken, hiçbir şeyden haberi olmayan bu insanlar onlarca yıl boyunca hiçbir insani ve hatta iletişim hakkı olmadan yeraltı zindanlarında tutulurken, acaba Pakistan medyası neredeydi?

Soru 2

Ayesha Gulalai ve Nawaz Sharif'in gelinine destek için ayaklanan insan hakları ve kadın hakları örgütlerine sormak istiyorum: Saygıdeğer hanımefendi Afiye Sıddıki Pakistan halkının düşmanlarına satılırken, O’nun lehine tek bir ses çıkardınız mı? Kendisi Müslümanca bir hayat yaşayan dindar bir hanımefendiydi. Hangi suçtan dolayı onu alıkoyanların hapishanelerinde 83 yıl hapis cezasına çarptırıldı? Pakistan askeri güçlerinin adamları ve istihbaratçıları tarafından tecavüze ve işkenceye maruz kaldı. Kendisi bugün bile onu hapsedenler tarafından elbiseleri yırtılıyor ve Kuran sayfaları üzerinde yürümeye zorlanıyorken bu STK’lar neredeler?

Sorular burada. Bakalım cevaplar ve o cevapları verecek olanlar nerede olacaklar, vesselam.


Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı toplam 1749 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
1 Yorum
Kaan Çeben Arşivi